Günümüzde kanserlerde genetik testler kişiye özelleşmiş olup; onkolojik hastalıkların tanısı, takibi, prognoz ve tedavide doğru ilaç seçimi için yapılmaktadır. Kansere yol açan bozukluklar genetik mutasyonlar, gen artışı, delesyonlar, translokasyonlar ve benzeri anomaliler genetik testlerle saptanmaktadır.
Sağlık Bakanlığından ruhsatlı ve dış kalite United Kingdom National External Quality Assessment Service (UKNEQAS), Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi (LMU) belgelerine sahip Genetik Tanı Merkezimizde kanser tanı ,tedavi ve prognozla ilgili National Compherensive Cancer Network (NCCN) ‘de tanımlı teşhis, tedavi ve prognozla ilişkili tüm sitogenetik , molekülositogenetik ve moleküler genetik testler kan, kemik iliği, hücre kültürü, taze tümör dokusu ve parafin bloktan çalışılmaktadır
KİŞİYE ÖZEL GENETİK ONKOLOJİK TESTLER
Artık günümüzde kanserlerde genetik testler kişiye özelleşmiş olup; onkolojik hastalıkların tanısı, takibi, prognoz ve tedavide doğru ilaç seçimi için yapılmaktadır. Kansere yol açan bozukluklar genetik mutasyonlar, gen artışı, delesyonlar, translokasyonlar ve benzeri anomaliler genetik testlerle saptanmaktadır.
Sağlık Bakanlığından ruhsatlı ve dış kalite United Kingdom National External Quality Assessment Service (UKNEQAS), Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi (LMU) belgelerine sahip Genetik Tanı Merkezimizde kanser tanı ,tedavi ve prognozla ilgili National Compherensive Cancer Network (NCCN) ‘de tanımlı teşhis, tedavi ve prognozla ilişkili tüm sitogenetik , molekülositogenetik ve moleküler genetik testler kan, kemik iliği, hücre kültürü, taze tümör dokusu ve parafin bloktan çalışılmaktadır.
Bazı Kanserler ile ilgili genetik testlerin örnekleri aşağıda verilmiştir.
Hematoonkolojik genetik testler: Hematolojik kansere yol açan tüm kromozomal anomalileri, translokasyonlar, delesyonlar konvansiyonel sitogenetik ve sitomoleküler yöntemlerle tesbit edilmektedir. Örneğin en sık görülen hematolojik malignitelerden ;
Akut Lenfositik Lösemide t(8-14),t(8-22),t(4-14),t(9-11),t(12-21),14q11
Akut Myeloblastik Lösemi de Cep 8,t(8-21),İnv 16,-5del,t(12-21),t(4-11),t(15-17)
Kronik Lenfositik Lösemide +12,del 11q22.3,del 13q14,del 17p13,P53,del6q23 vb translokasyonları ve mikrodelesyonları çalışılmaktadır.
Kronik miyelositer lösemi de Philadelphia t(9-22) kromozomunun keşfi, malignite gelişimin patogenezine örnek bir model olmuştur. BCR-ABL tirozin kinaz inhibitörü imatinibin klinik kullanıma girmesi ile birlikte, tedaviye direnç gelişimi de gündeme gelmiştir. Direnç gelişiminden sorumlu mekanizmanın çoğunlukla BCR-ABL bağımlı, özellikle de BCR-ABL tirozin kinaz bölgesi mutasyonları olmasının saptanması ile yeni tirozin kinaz inhibitörlerinin gelişimine de öncülük etmiştir. Ancak bazı mutasyonların, T315I, yeni tirozin kinaz inhibitörlerine dirençli olması, KML tedavisinde yeni tedavi yöntemlerin gelişimine öncülük etmiştir. Günümüzde hem imatinib direnç mekanizmaları hem de direnç gelişimini önleme ve tedavisi ile ilgili deneysel ve klinik çalışmalar artarak devam etmektedir.
Meme Kanseri: BRCA1 ve BRCA2 Meme ve over kanserine yakalanma riski ile ilgili genlerdir.Bu genlerde mevcut olan bir mutasyonun kadında meme ve over kanseri ve daha düşük oranla da kolon ve pankreas kanseri, erkeklerde de meme ve prostat kanseri riskini arttırdığı bilinmektedir. Bu genler tümör süpresör genlerdir. Toplumdaki tüm kadınlarda yaşam boyu meme kanserine yakalanma riski %13,2 olarak hesaplanırken, BRCA1 ya da BRCA2 geninin mutasyona uğramış formlarını taşıyan kadınlarda aynı risk %36-85 olarak hesaplanmaktadır.
Meme dokusu parafin bloktan Fish ile Her2 Neu Gen amplifikasyonu çalışılmaktadır.
Kolorektal Kanser: K-ras bir proto-onkojendir. K-ras geni hücre büyümesini ve bölünmesini uyaran herhangi bir dış uyarı ile GTP’ye bağlanır ve aktif hale geçerek uyarıyı hücre içi ileti yollarına aktararak hücre büyüme ve bölünmesinde fizyolojik bir rol oynar. Kalın barsak kanseri saptanan hastalarda 7 parçadan oluşan Kras genetik bölgesinin incelenmesi ve inceleme sonrasında genetik değişimlerin bulunup bulunmamasına göre tedavi yönteminin belirlenmesi ağırlık kazanmıştır. Kras geninin 1. ekzonu içerisinde yer alan ve kodon 12 ve 13 adı verilen kısmın genetik değişime uğramasının hastalarda ilaç direncine yol açtığı belirlenmiştir. Bu nedenle, tedavi öncesinde bu bölgenin incelenmesi tedavi yaklaşımını belirlemektedir. Benzer olarak baş-boyun bölgesi kanserlerinde de benzer yaklaşımın hastalar açısından önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Yine Kolorektal kanserlerde BRAF
Akciğer Kanseri: Küçük hücreli olmayan akciğer kanserlerinde epidermal büyüme faktör reseptör (EGFR)’ lerinin somatik mutasyonları EGFR inhibitörü olarak kullanılan “gefitinib” tedavisinin biyoyararlanımını arttıran bir faktör olarak bilinmektedir EGFR DNA analizlerinin akciğer ve pankreas kanseri saptanmış hastalarda tedavi protokolünü yönlendirebilmesi ve yapılan çalışmalardaki bilimsel verilere göre mutasyonlar sıklıkla 18, 19, 20 ve 21. eksonlarda bulunmaktadır. Bu 4 önemli ekzonun dizi analizlerinin yapılabilmesi için primerler dizayn edilmiş ve optimizasyonu gerçekleştirilmiştir.
MDR1,MDR2, MRP1, MRP2, sitidin deaminaz, timidilat sentaz Gen Ekspresyon Analizi: Tümör hücreleri bir veya birden fazla sitostatiğe karşı çeşitli mekanizmalarla direnç geliştirebilmektedir. Direnç genellikle kanser hücrelerindeki spontan mutasyonlar sonucu meydana gelmektedir. Klinikte tesbit edilemediği erken dönemde dirençli fenotip oluşmaktadır. Dirençli hücre populasyonları oluşmadan, mümkün olduğu kadar erken dönemde ve farklı etki mekanizması olan ilaçların kombine kullanıldığı tedaviler kanser tedavisindeki başarıyı arttırmaktadır. Akciğer kanserinde görülen ilaç direnci hem küçük hücreli, hem de küçük hücreli dışı akciğer kanserinde tedavideki başarının önündeki en önemli engeldir. Akciğer kanserinde çoklu ilaç direncinden sorumlu MDR1,MDR2, MRP1 ve MRP2, sitidin deaminaz, timidilat sentaz genleri direnç mekanizmasında önemli rol üstlenmiştir.
Beyin Tümörleri
Fish ile Tümör cinsine göre EGFR amplifikasyonu veya 1p,19q Co delesyonları